(7) Japonya'nın Doğum Oranları, Tartışmalar ve Kayıp Yıllar (Birinci Bölüm)
1970'lerda başlayan çöküş...
Japonya’daki ilk bebek patlaması (herhangi bir zaman aralığında doğum oranında meydana gelen büyük artış) 1947-49 (団塊世代) yılları arasında gerçekleşti. İkinci bebek patlaması 1971-74 (団塊ジュニア世代) yılları arasında gerçekleşti. 74’ünden sonra doğum oranları düzenli olarak düşmeye başladı. Üçüncü bir bebek patlaması hiç yaşanmadı.
Japon devletinin 'düşük doğurganlık sorunu' (shoushika mondai - 少子化問題) olduğunu fark etmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Bu farkındalığı kazanmaları, genellikle 1990 yazında Japon hükûmetinin ülkenin bir önceki yıla ait toplam doğurganlık oranının (TRF) 1.57'ye düştüğünü bildirmesiyle başlar; bu oran batıl inançların etkisiyle 1966'da kaydedilen 1.58'lik rekor seviyenin de altındadır. 1966 yılında Japonya'daki çiftler, Çin burcunun damgasını taşıyacak ve çekici olmayan “eşler” olarak damgalanacak ateş atı (fire horse burcu, 丙午 (ひのえうま) kızlarını doğurmaktan istemiyorlardı, o yıl çocuk doğurmaktan kaçınmışlardı.
1990'da yeni rekor düşüklük için böyle bir 1966 yılındakine benzer bir açıklama yoktu. Japonya'nın doğurganlık oranı 1970'lerin ortalarından beri istikrarlı bir şekilde düşmekteydi ve 2000'lerin ortalarına kadar neredeyse her yıl yeni rekor düşüklükler kaydetmeye devam edecekti.
Japonya'nın doğurganlık oranı sorunu olduğunun farkına varıldığı 1990 yılından bu yana, bunun nedeni ve bu konuda ne yapılması gerektiği hakkında tartışmalar sosyal yorumcuları, sosyal bilimcileri, hükûmet yetkililerini ve Japon kamuoyunu giderek artan derecede meşgul etmiştir. Bu konudaki kamuoyu tartışmaları nasıl gerçekleşmiştir? Veriler nelerdir? Örneğin, Japon politika yapıcılar düşük doğum oranının nedenini belirlediler mi? Bir politika tedavisi buldular mı? Ve doğurganlığı artırmak için kamu politikalarını değiştirme çabaları başarıya ulaştı mı?
Doğurganlığın azalması konusunda ne yapılması gerektiğine ilişkin son 15 yıllık tartışmaların ilk 15 yıldan farklı olmasının bir nedeni, son yıllarda politika yapıcıların politika değişikliğinin hedefleri konusunda daha keskin konuşmalarıdır. İlk 15 yıllık dönemde yetkililer doğurganlık oranlarını artırmanın kendi hedefleri arasında olduğunu kabul etmekte tereddüt ediyorlardı. 1999 tarihli Sağlık ve Refah Beyaz Kitabı'nın alt başlığı 'çocuk doğurmanın ve yetiştirmenin yeniden bir "hayal" olduğu bir toplum yaratmak' idi. Amaç, tüm çiftlerin istedikleri kadar çocuk sahibi olmalarını sağlamaktı (MHW 1999). Buna karşın, Başbakan Abe Shinzo'nun kabinesi 2 Haziran 2016 tarihinde Japon TRF’sini 2025 yılına kadar 1.80'e yükseltme planını kabul ettiğinde bunu oldukça açık şekilde halkla paylaştılar.
Tartışmaların İlk On Yılı
Doğurganlık oranındaki düşüşün bir 'sorun' olarak tanımlanmasından sonraki ilk yıllarda Japon feministler bu söyleme itiraz ederek tepki gösterdiler. Doğurganlığa odaklanmanın, hükûmetin doğum kontrolüne erişimi kısıtladığı ve Japonya'nın 'büyük güç' olarak kalması için yeterli sayıda asker ve işçiye sahip olmasını sağlamak amacıyla kadınları 'ileri gitmeye ve çoğalmaya' (umeyo fuyaseyo) teşvik ettiği savaş yılları öncesinde ve sırasında görülen türden doğum yanlısı müdahaleleri yeniden canlandırma riski taşımasından endişe ediyorlardı. Ueno Chizuko gibi önde gelen feministler, evlenmemeyi ve çocuk sahibi olmamayı tercih eden kadınların sayısındaki artışı bir ilerleme işareti olarak görüyordu (Ueno 1998). Kadınlar artık kendi yaşam tercihlerini yapmakta özgürdü ve feministler bunun bir 'sorun' olarak görülmek yerine kutlanması gerektiğini düşünüyordu.
Demografi uzmanları bile Japonya'nın bir doğurganlık sorunu olduğu görüşüne katılmakta isteksizdi. Ulusal nüfus projeksiyonlarının her biri 1992 ve 1997 yıllarında TFR (Topalm Doğum Oranı için kısaltacağım)'deki düşüşü çiftlerin evliliği ve çocuk doğurmayı ertelemesinin geçici bir sonucu olarak ele alıyordu. TFR'nin tekrar 1.8'e (1992 projeksiyonunda) veya 1.6'ya (1997'de) yükselmesi bekleniyordu. Bu noktada Toplam Doğurganlık Hızı (TRF) istatistiği üzerine konuşmamız gerekli. TFR biraz yapay bir istatistiktir. Belirli bir yılda her yaş için yaşa özel doğurganlık oranlarını (1989'da 21 yaşında olan kadınların doğurduğu çocuk sayısı, 1989'da 22 yaşında olan kadınların doğurduğu çocuk sayısı, vb.) toplayarak, tek bir kadının tüm yaşamı boyunca her yaş grubundaki kadınların o yıl yaptığı gibi davranması halinde doğuracağı toplam çocuk sayısını verir. Kadınların daha geç yaşlarda aile kurduğu dönemlerde, bu kadınların hepsi annelerinin sahip olduğu 2,1 çocuğa sahip olsa bile TFR düşer. Kadınlar aile kurmayı geciktirirken düşen TFR oranı, gecikme sona erdiğinde ve ertelenen çocuklara sahip olmaya başladıklarında hemen geri döner.
Bu noktada yeniden canlanma tahminlerini yapan nüfus bilimcileri bazı şeyleri yanlış anladıkları için suçlanmamalıdır. Onlar eldeki verilerle sınırlandırılmış sosyal bilimcilerdi ve veriler Japon çiftlerin daha geç evlendiğini gösteriyordu.
Ayrıca anket yaptıkları bekar kadınlar da evlenmeyi ve ikiden fazla çocuk sahibi olmayı planladıklarını söylüyordu. Ulusal Nüfus ve Sosyal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nde (NIPSSR) çalışan ve yasa gereği mümkün olan en iyi ve veriye dayalı nüfus projeksiyonlarını geliştirmekle yükümlü olan uzmanlar, bu rakamları modellerine dahil etmiş ve çiftlerin daha geç evlenip çocuk sahibi olmasıyla doğurganlık oranlarının uzun vadede 1,8 veya 1,6'ya yükseleceği sonucuna varmışlardı. Gelecekteki doğurganlık oranları nüfus projeksiyonlarında çok önemli bir değişken olduğundan, bu uzmanlar aynı zamanda Japonya'nın yaşlanmasının ve nüfus düşüşünün mütevazı olacağını ve hükûmetin sosyal güvenlik sisteminde yapacağı bazı makul değişikliklerle, kullandığın kadar öde üzerinden çalışan emeklilik ve sağlık sistemlerini ayakta tutabileceğini tahmin etmişti. Bu tür demografik 'bilgi' yani - TFR'deki düşüşün, çiftlerin aile kurmayı ertelemeleri nedeniyle “geçici bir etki” olduğunu ve nüfus yaşlanmasının ılımlı olacağı bilgisi - 1990'ların on yılı boyunca doğurganlığın azalmasına ilişkin ilk endişelerin bir kısmının yatışmasına yardımcı olmuştur.
Tartışmaların “Demografi Uzmanları Japonya'nın Doğurganlık Sorunu Olduğunu Doğruladı” Aşamasına Geçişi (2002)
1997 nüfus projeksiyonu yayınlandığında, Japonya'nın TFR'si 1.39 idi. Beş yıl sonra, 2002 projeksiyonu yayınlandığında, doğurganlık oranı önemli ölçüde düşmemiş ve 1.32 olarak kayıtlara geçmiştir. Fakat sorunun algılanma şekli bu beş yıllık süre içinde oldukça dramatik bir şekilde değişmiştir. Sosyal bilim analizindeki değişiklikler - yeni veriler, bunları analiz etmenin farklı yolları ve bu yeni bilgiyi çerçevelemenin farklı yolları - bu dönemde tartışmanın değişmesine yardımcı olmuştur. Bir kez daha, NIPSSR'deki demografi uzmanları ve Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı'ndaki (MHLW) bürokratlar bu değişimin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bir sonraki nüfus projeksiyonunun yayınlandığı 2002 yılına gelindiğinde, NIPSSR tarafından istihdam edilen Japonya'nın önde gelen uzmanları 2000 nüfus sayımından elde edilen yeni verilere erişebilmiştir. Daha önceki anketlerde sadece evliliği ertelediklerini ve evlenip iki çocuk sahibi olmayı planladıklarını söyleyen daha genç kuşaktaki kadınların daha da yüksek oranlarda evlenmeden ve çocuk sahibi olmadan yaşadıklarını gördüler…!
1997 projeksiyonları, 1961-1965 jenerasyonunda yer alan ve 30'lu yaşlarının başında (o tarihte) %19,7'si evlenmemiş olan kadınların, 30'lu yaşlarının sonuna kadar bu oranı %12,5'e düşürecek seviyede, yeterli oranlarda evleneceği ve en az bir çocuk sahibi olacağı beklentisine dayanmaktaydı. 2000 yılında yapılan nüfus sayımı, evlenmemiş olanların gerçek oranının %13,8'de kaldığını ortaya koymuştur. 1966-1970 jenerasyonunun nerede olacağına dair tahminleri de gerçek sayının altında kalmıştır. Otuzlu yaşlarının başında evlenmemiş kadınların gerçek oranı, 1997'deki 25,5'lik tahminlerine kıyasla %26,6'dır. Japonya'da evlilik dışı doğum oranının son derece düşük olduğu düşünüldüğünde, birçok kadının beklenenden daha geç evlendiği ya da hiç evlenmediği yönündeki bu kanıt, birçok kadının hiç çocuk sahibi olmayacağı ve geç evlenen diğer kadınların da sadece bir çocuk sahibi olacağı anlamına geliyordu. NIPSSR, en son verilere dayanıp ileriye dönük tahminlerde bulunarak, doğurganlık yıllarının sonuna kadar hiç evlenmemiş olanların oranının yakında zamanda bu jenerasyonun %20 ila %30'una oluşturacağını ve bunların çoğunun hiç çocuk sahibi olmayacağını tahmin ediyordu.
Demografi uzmanlarının ara dönemde topladığı bir diğer veri ise evli kadınlar arasında çocuk doğurma alışkanlıklarıyla ilgilidir. NIPSSR her beş yılda bir evli kadınlara kaç çocuk sahibi olduklarını ve kaç çocuk sahibi olmayı planladıklarını sormaktadır. 2002'de yayınlanan anket sonuçları (NIPSSR 2002) her iki konuda da oldukça endişe vericiydi. 1997'de yapılan bir önceki ankete kadar, 10-14 yıllık evli kadınların sahip oldukları ve sahip olmayı planladıkları çocuk sayısı oldukça tutarlıydı. Çok azının hiç çocuğu yoktu; yaklaşık %10'unun bir çocuğu vardı ve en büyük oranın (yaklaşık %55) iki çocuğu vardı. 2002 araştırması, evliliğin üzerinden yıllar geçtikten sonra tek çocuk sahibi olanların sayısında keskin bir artış göstererek %16'ya yükselmiştir. Üç ya da daha fazla çocuk sahibi olanların sayısı ve planlanan toplam çocuk sayısı azalmıştır. Verilerdeki bu değişimler, NIPSSR'nin gelecekte doğurganlığın sadece beş yıl önce tahmin ettiğinden çok daha az toparlanacağını öngörmesine neden olmuştur. Doğurganlığın 1,6'ya yükselmesi yerine, 2002 yılında yayınlanan orta değişkenli projeksiyonda TFR'nin 1,39'da sabitleneceği öngörülmüştür. Japonların beklenenden daha uzun yaşadığı düşünüldüğünde, bu verilere dayanan gelecek nüfus modelleri, Japonya'nın çok daha sert bir nüfus düşüşü ile karşı karşıya kalacağını ve ülkenin 65 yaş üstü nüfus içindeki payının %35'in üzerine çıkacağını öngörmüştür (2002'de %19'du).
Bu araştırmanın yayınlanmasından bu yana NIPSSR, en yenisi 2017'de olmak üzere üç nüfus projeksiyonu daha yayınlamıştır. Bu tahminler daha da yüksek yaşlanma oranları öngörmektedir (en son tahmin 65 yaş üstü nüfusun %41'e kadar çıkabileceğini söylemektedir), lâkin ayarlamalar esas olarak uzun ömürlülüğe ilişkin revize edilmiş tahminlerden kaynaklanmıştır. 2002'de yayınlanan doğurganlık tahmini, doğurganlık düşüşünün 'dibini' oldukça doğru bir şekilde tahmin etmiştir ve en son tahminler, doğurganlığın 1.39'da istikrar kazanacağı yönündeki 2002 tahmininden önemli ölçüde farklılaşmamaktadır (2012 tahmini 1.35'lik istikrarlı bir oran öngörürken, 2017 tahmini 1.44'lük bir oran beklemektedir). Profesyonel demografi uzmanları Japonya'nın bir doğurganlık sorunu olduğu teşhisini doğrulaması 1990'daki 1.57 şokundan
sonra on yıldan fazla zaman almıştır. En son elde edilen verilerin dikkatli analizi ve modelleme araçlarının kullanımı ile sosyal demografi bilimi 2000'li yılların başında uzun vadeli eğilimleri ve oldukça doğru bir şekilde teşhis etmiştir.
Yazının devamı haftaya.
KAYNAKÇA
Ueno, Chizuko. 1998. ‘The Declining Birthrate: Whose Problem?’. Review of Population and Social Policy 7: 103–128.
Ministry of Health and Welfare. 1999. Kōsei Hakusho: Shōshi Shakai o Kangaeru—Kodomo o Umisodateru koto ni ‘Yume’ o Moteru Shakai o (White Paper on Health and Welfare: Considering a Society with Declining Fertility—Creating a Society in which Child-Bearing and -Rearing is a “Dream” Again). Tokyo: MHW.
Ministry of Health, Labour, and Welfare. 2000. Shōshika Taisaku Kankei Shiryōshu (Documents Concerning the Policy Response to Declining Fertility). Tokyo: MHLW.
Tobita, Eiko. 2016. ‘Exploring the Feasibility of “Japan’s Plan for Dynamic Engagement of All Citizens”—With a Particular Focus on Responses to Structural Change’. JRI Research Journal. pp. 16–36. Available at https://www.jri.co.jp/ english/periodical/jrirj/2016/.
Hiroshima Kiyoshi (廣嶋清志) (2000). 近年の合計出生率低下の要因分解: 夫婦出生率は寄与していないか?. 人口学研究, 26, 1-20.
Iwasawa Miho (岩澤美帆) (2002). 近年の期間 TFR 変動における結婚行動および夫婦の出生行動の変化の寄与について (特集: 全国将来人口推計に関連した研究 (その 1)). 人口問題研究, 58(3), 15-44.
Iwasawa Miho (岩澤美帆). (2008). 初婚・離婚の動向と出生率への影響. 人口問題研究, 64(4), 19-34.
Japonyanın şuan ki TFR'ı kaç