Yazının başlığı ve içeriğinin, normatif düzeyde benim aşırı sağ politiklaları desteklediğimi veya normatif düzeyde benim herhangi bir siyasaya (anti-immigration veya pro-immigration) destek verdiğimi göstermesini istemiyorum. Bu nedenle yazıyı okurken, lütfen, idelojik algılarınızdan veya benimle ilgili varsayımlarınızdan kaçınmaya çalışın. Sadece elimizde olan çalışmalar, veri ve yöntemler neler söylüyor ona bakalım.
Terörizmle ilgili tarihi bir arka plan anlatmak istemiyorum; lakin tanımını yapmayı önemli buluyorum. Enders, Gaibulloev ve Sandler'e (2011, 321) göre terörizm, “mağdurların (terörizm sonucu ölenlerin) ötesinde geniş bir kitleyi korkutmak aracılığıyla siyasi veya sosyal bir amaç elde etmek için bireyler veya yerel gruplar tarafından savaşçı olmayanlara karşı önceden tasarlanmış şiddet kullanma veya kullanma tehdidi” olarak tanımlanalabilir. Bu tanıma göre terörizm üç şiddetten farklıdır: (1) örgütlenmemiş şiddet içeren siyasi protesto biçimlerinden (isyanlar, kalabalık şiddeti dahil), (2) siyasi olmayan şiddet eylemlerinden (şiddet içeren suçlar, okul kurşunlama gibi) ve (3) hükümet tarafından kullanılan şiddet, yani devlet terörü (örneğin işkence). Ancak terörizm, büyük ölçekli iç savaşlarla örtüşebilir, bu da devlet dışı aktörlerin belirli çatışmalarda aynı anda hem terörizme hem de daha geleneksel gerilla savaşına başvurabileceği anlamına gelir. Yerli (domestic) terörizmde 'yer, hedef ve faillerin hepsi aynı ülkedendir', ulusötesi terörizm birden fazla ülkeyi ilgilendiren ve faillerin başka ülkelerden gelip yaptığı eylemleri içerir.
Göçmenler, tanım gereği yabancı uyruklu olduklarından, ulusötesi terörizm, terörizm ve göç arasındaki bağın incelenmesi için önemlidir. Ulusötesi terörizm iki kategoriye ayrılabilir: (1) göçmenler (yabancı uyruklular) tarafından hedef ülkede ya hedef ülkenin sakinlerine ve kurumlarına ya da diğer yabancı uyruklulara karşı yürütülen terörizm ve (2) yerliler tarafından (hedef ülkenin sakinleri) göçmenlere karşı işlenen terörizm. Bu noktada inceleyeceğimiz başlıkları ikiye ayıracağım ve bir tanesini sonra inceleyeceğim. İlki: Hedef Ülkelerde (Göçmenlerin gittiği ülkeler) Göçün Terörizm Üzerindeki Etkisi. Buradaki ayrımı unutmamamız gerek. Bahsettiğimiz kişiler göçmen (yani yasal yolları takip ederek belirli şartlar altında başka göç eden kişiler), mülteciler (savaş sonucu ülkelerinden kaçan ve mülteci statüsünde olan kişiler) değil.
Hedef Ülkelerde (Göçmenlerin gittiği ülkeler) Göçün Terörizm Üzerindeki Etkisi
Güncel olarak, iki tane large-N çalışması (gördüğüm en iyi iki güncel çalışma), göçün hedef ülkede göçün terör üzerindeki etkisini araştırıyor. Birincisi Bove and Böhmel’in çalışması. Araştırmacılar, 1970-2000 (yılın sıkıntılı olduğunu buradan anlayabilirsiniz) yılları arasında 145 ülkeden veri topluyor (göçmenlerle ilgili, bağımlı değişken) ve Global Terrorism Database verisetini kullanarak bağımsız değişkenlerini elde ediyorlar. Formülü buraya yazamıyorum; lakin çalışmanın 577. sayfasında görebilirsiniz.
Tablonun çevirisi, robustness kontrolleri ile şu: Evet, göçmenlerin terörizmin bir ülkeden diğerine yayılmasında önemli bir araç olduğu şeklindeki Göç Akımı hipotezini destekliyor. Ancak aynı zamanda, bir dizi birim düzeyindeki değişkenleri, sabit etkileri ve diğer etkileri kontrol ederken, sonuçlarımız göçün tek başına terörizmi olumlu yönde etkilemediğini gösteriyor (Migration inflows/Model 3 migration: -.06). Aksine, aslında bir ülkeye daha fazla göçün daha düşük sayıda terör saldırısı ile ilişkili olduğunu gösteriyor. Yine de yazarların uyardığı bir olgu var: Mekansal olarak bakıldığında (Failed State+Domestic Conflict/Model 3: Migration: .03, .17), yüksek terör riski ülkelerden gelen göçmenlerin terörizmi taşıma riski var. Yazarlar, bu nedenle, vize verilirken ülkeleri dışlayıcı vize verilmesin doğru olacağını savunuyorlar.
İkincisi Dreher, Gassebner and Schaudt’in (2020) çalışması ve tamamen farklı bir sonuca ulaşıyor. 20 OECD (göç alan) ülkenin ve 183 (göç veren( ülkenin 1980-2010 yılları arasını inceliyorlar. Ülkeleri karşılıklı olarak göç alan-göç verenler olarak kodluyorlar. Varsayım, 183 ülkenin OECD (20) ülkelerine göç etmesi üzerine kurulu. Analiz, ikiliye (dyadic) özgü sabit etkileri hesaba katmalarına, dahası göç veren ülkeler (origin) ve göç alan ülkelere (host) özgü özelliklerin yabancı nüfusların terör üzerindeki etkisine nasıl aracılık ettiğini test etmelerine olanak tanıyan host-origin-year düzeyindedir. Araç değişkenler regresyonları, iki değişken grubu arasındaki etkileşim ile yabancı stokunu (basitçe sayısını) tahmin etmektedir. Host-origin ikililer arasındaki çeşitlilik origin ülke ile host arasındaki yapısal özelliklerden kaynaklanırken, zaman içindeki çeşitlilik (ve ikililer), doğal afetlerden kaynaklanan origin ve host ülkeler arasındaki itme ve çekme (push and pull) faktörlerindeki değişikliklerden kaynaklanıyor.
Tablonun (s.23) sütunları (1,2,3,4,5,6) sırasıyla: (1)-(2) iki bileşenli (binary- gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi) bir indikatör ve yılda en az bir kere gerçekleşen terör saldırısını; (3) sütun bir yılda gerçekleşen ulusötesi saldırının sayısını; (4) sütununda ikili gösterge (gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi), belirli bir yılda en az bir kişinin yaralanması veya öldürülmesiyle sonuçlanan ulusötesi bir terör saldırısını; (5) en az bir kişinin yaralanması veya öldürülmesiyle sonuçlanan saldırıların sayısını; Sütun (6) toplam ölüm sayısını gösterir. Sonuçlar pek iç acıcı değil. Görüldüğü gibi, yabancı sayısında her %1 artış, 0.0443 (Log Stock Foreigners) oranında saldırı olma potansiyelini arttırıyor ve diğer birçok şeyi (ölümle sonuçlanan saldırıyı (4), o saldırıların sayısını (5) ve toplam ölüm sayılarını (6) ) arttırıyor.
Erkek ve kadın göçmenler terör saldırıları olasılığını arttırırken, erkekler bu konuda daha ağır basıyor (0.0160*** vs 0.0093). Ayrıca emeğin kalitesi (low-skilled - high skilled) bu durumu daha fazla etkiliyor. Sütun 1'in sonuçları, terör riskinin erkek göçmen sayısı arttıkça %1 önem düzeyinde arttığını, ancak kadın göçmen sayısıyla artmadığını göstermektedir. Ancak iki grubun katsayıları birbirinden istatistiksel olarak farklı değil (p değeri: 0,54). Sütun 2, terör riskinin düşük vasıflı göçmenlerle arttığını, ancak yüksek vasıflı göçmenlerle azaldığını gösteriyor; daha önemlisi ikisi arasındaki fark %1 düzeyinde. Önceki literatür sıklıkla teröristlerin kendi yaşıtlarındaki insanlara göre daha iyi eğitimli olduklarını iddia etse de (Krueger ve Malečková 2003), aynısı genel olarak yüksek vasıflı göçmen nüfus için geçerli görünmüyor. Bu, Bandyopadhyay ve Sandler'in (2014) oyun teorik modeliyle uyumlu görünüyor: vasıflı işgücü kotalarındaki artışların genellikle ev sahibi ülkedeki terör saldırılarını azaltıyor. Özetle, daha büyük yabancı nüfusa ev sahipliği yapan ülkelerde, yabancı nüfusun ulusötesi terör olasılığı üzerinde olumlu bir ölçek etkisi olduğu ölçülüyor. Bu ölçek etkisinin, göçmenlerin yabancılara karşı terörün yaygın olduğu ve dini gerilimlerin yoğun olduğu, göçmen haklarının kısıtlandığı ve entegrasyon yasalarının sertleştiği ev sahibi ülkelerde bulunduğunda daha şiddetli olduğunu görüyoruz. Göçmenlere yönelik yaptırımlar daha sık hale geldiğinde terör riski düşmeye başlıyor. Erkek ve kadın göçmenler arasında terör riski açısından anlamlı bir fark var. Yüksek vasıflı göçmenler terör riskini azaltırken, düşük vasıflı göçmenler terör riskini artırıyor.
Bu iki Large-N çalışması ışığında belirli sonuçlara varabiliriz:
Birincisi, göç akınının bileşimi göç-terörizm ilişkisi için önemli olabilir. Dreher, Gassebner ve Schaudt (2020) göçün cinsiyet karışımının bir rol oynadığını bulmazken, yüksek vasıflı göçün aslında terör riskini azalttığını gösterebiliyorlar. Nedenlerinden biri, daha eğitimli göçmenlerin göç ettikleri toplumlara entegre olma olasılıkları daha yüksek olabilir ve bu nedenle terörizme başvurmak için daha az nedenleri olabilir. Benzer bir şekilde, Bove ve Böhmelt (2016, 586), göçün terör üzerindeki olumsuz etkisinin sonucunun, yüksek vasıflı bireylerin göç akışlarında genellikle aşırı temsil edilmesinden dolayı 'insan sermayesinin yan etkilerinden' kaynaklanabileceğini savunuyor.
İkinci olarak, göçmenlerin kökeni de bir rol oynayabilir. Bu alandaki önceki araştırmalar, (1) Müslüman çoğunluklu ülkelerden ve (2) çatışma ve terörün hakim olduğu ülkelerden göçmen akınına odaklanmaktadır (Dış çatışmayı 'ithal etmenin' tehlikeleri). Müslüman göçü ile ilgili olarak Dreher, Gassebner ve Schaudt (2020), Müslüman çoğunluklu ülkelerden göçün, host ülkelerde daha fazla terörizm ile sistematik olarak ilişkili olmadığını tespit ediyor. Çatışma içindeki devletlerden göçün rolü söz konusu olduğunda, kanıtlar biraz daha tartışmalı. Bove ve Böhmelt (2016), çatışmaların yoğun olduğu ülkelerden göçün terörizmin yayılması için önemli bir araç olabileceğini söylüyor. Terörizme eğilimli ülkelerden gelen göç akışları, terör örgütlerinin ortak bir ulusal, etnik veya dini geçmişleri göz önüne alındığında, terör örgütlerinin işe alma ve radikalleşme için kullanabileceği, göçmenler arasında önceden var olan güven ilişkilerini de kullanarak terörizmin host ülkede yayılmasını kolaylaştırıyor (Bove ve Böhmelt 2016, 576).
Kaynaklar
Bove V and Böhmelt T (2016) Does immigration induce terrorism? Journal of Politics 78, 572–588.
Dreher A, Gassebner M and Schaudt P (2020) The effect of migration on terror: made at home or imported from abroad?. Canadian Journal of Economics, (forthcoming).
Enders W, Gaibulloev K and Sandler T (2011) Domestic versus transnational terrorism: data, decomposition, and dynamics. Journal of Peace Research 48, 319–337.
Çok hoş bir yazı olmuş elinize sağlık