Yabancı Savaşçılar Ve Terörizm
Gaziantep, İstanbul, Ankara ve daha birçok yerde gerçekleşen terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin anısına...
13 Kasım 2015'te Paris'te gerçekleşen terör saldırıları, Yabancı Savaşçıların (Foreign Fighters-FFs) yurt dışındaki iç savaşlardan eylemleri gerçekleştirdikleri ülkelere gelişiyle (ve bazı durumlarda geri dönüşleriyle) ilişkili tehdidi öne çıkaran önemli bir olaydı. Koordineli saldırıları gerçekleştirdiği veya doğrudan destek sağladığı bilinen 11 failden altısının, Suriye ve Yemen'deki mevcut çatışma bölgelerinden Fransa'ya seyahat ettiği iddia edildi. Stade de France’a saldırıyı gerçekleştiren üç intihar bombacısı Suriye'den Fransa'ya yolculuk etmişti: Bilal Hadfi, Suriye'de Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) için bir yıldan fazla savaştı. M. Al-Mahmod'un saldırılardan sadece beş hafta önce Yunanistan'ın Leros adası üzerinden Suriyeli mültecilerle birlikte Avrupa Birliği'ne girdiğine inanılıyordu. Bombacılardan sonuncusu, Ahmed el-Muhammed yirmi beş yaşındaki bir Suriyeliye ait pasaport taşıyordu. Bataclan tiyatrosundaki toplu katliamları gerçekleştiren kişilerin tamamı Fransız vatandaşıydı ve bu kişilerin üçü kısa süre önce yurt dışına çıkmışlardı. Samy Amimour Yemen'de savaşırken; Omar Ismail Mostefai ve Foued Mohamed-Aggad 2013'te Suriye'ye savaşmaya gitmişti.
Barack Obama Eylül 2014'te yaptığı bir konuşmada FF'lerin Suriye iç savaşından çıkacaklarını, kendi ülkelerine döneceklerini ve çatışma bölgesinden yeni kazandıkları becerilerinden yararlanarak terörist saldırılar gerçekleştireceklerini iddia etmişti. Yukarıda bahsedilen olaylar, en azından anekdotal olarak, Obama’nın iddiasının bir kısmını destekliyor gibi görünüyor. 2015 yılı Ocak ve Kasım aylarında Paris'te gerçekleştirilen saldırılar, Suriye'de önemli ölçüde çatışma tecrübesi edinmiş kişiler tarafından gerçekleştirildi. Bu yazıda sadece anektoda dayalı kanıtlardan kaçıp güçlü bir data setine dayanan Large-N bir çalışmaya bakmak istiyorum.
Not: Gördüğün tek Large-N çalışma Braithwaite ve Chu’nun “Civil Conflicts Abroad, Foreign Fighters, and Terrorism at Home” isimli çalışması. Eğer aynı şekilde bir çalışma görürseniz lütfen benimle paylaşın.
Yabancı Savaşçılar ve Terör İlişkisi
Yabancı savaşçılar - kısaltmasıyla FF - kendi (ana ülke) ülkelerinden bir başka ülkeye gidip oradaki muhalefet-isyancılar için savaşan ülke vatandaşlarına verilen isimdir. Bu savaşçılar, gittikleri ülkedeki iç savaşın seyrine göre ülkelerine dönebilir veya başka iç savaşlara gidebilirler. Bu durum kendilerini “güvenlik” sorunu yapmak için yeterlidir ve devletler genelde bu kişilerin (kendi vatandaşlarının) ülkeye dönmesinden bir ölçüde çekinirler. Dönüşleri genelde kontrol edilmeye çalışır. Örneğin, kanun koyucular tarafından Irak ve Suriye'deki 2010 sonrası çatışmalardan geri dönenlere karşı korunmak için kullanılan araçlar, Danimarka rehabilitasyon modelinden, Birleşik Krallık'ta tercih edilen geri dönüşlerinin reddedilmesine, Avustralya'daki vatandaşlıklarının kaldırılmasına kadar uzanan geniş bir çeşitlilik gösteriyor. Spesifik politikalardan bağımsız olarak, bunların arkasındaki varsayım, geri dönenlerin kendi toplumları için bir tehdit oluşturduğudur (Leduc, 2021, 128). Bu doğru mu? Gördüğüm en güncel Large-N çalışmaya göre evet.
Bu çalışmaya girmeden önce spesifik birkaç vaka çalışmasını özetleyeyim. Teemu Tammikko (2018), Finlandiya’nın İspanya İç Savaşı (1936-39) ve Irak-Suriye’deki çatışmalardan sonra Finlandiya’nın ülkeye dönebilecek yabancı savaşçılara nasıl yaklaştığına bakıyor. Her iki olaya da Finlandiya’dan katılan savaşçılar olmuş. İspanya İç Savaşı’ndan 1930'ların sonu 40’ların başında geri dönen yabancı savaşçılar genellikle komünizm tehdidi ve yeni bir iç savaş olasılığı ile ilişkilendirilmiş. Ancak, bu yabancı savaşçılar Finlandiya siyasi sisteminin destek görmüşler. O zamanki hükümet, uluslararası toplum tarafından tavsiye edildiği gibi, geri dönenlere işledikleri suç (yabancı bir askeri güce katılmak) için bir af çıkarmış. Dahası, bu geri dönüş yetkililer tarafından hem mali hem de lojistik olarak desteklenmiş. Halkın sosyal sorunlarına ve önyargılarına rağmen, geri dönenler siyasi anlamda pek zorluk yaşamamış. Tek istisna, Kış Savaşı'nın arifesinde, İspanya'dan geri dönen beş kişinin dahil olduğu tutuklamalar olmuş. Bu öneml bütün geri dönenleri değil bilinen aşırı sol görüşlü yabancı savaşçıları hedef almış. İkinci Dünya Savaşı öncesindeki devrimci ideolojilerin aksine, küresel cihatçılık (global jihadism), siyasi sisteme yönelik bir tehdit olarak değil, terör biçiminde sivillere yönelik bir tehdit olarak ele alınmış. Ağustos 2017'deki Turku saldırısından sonra cihatçı ağların büyümesiyle ilgili endişeler katlanmış, ki fail ne eski bir savaşçı veya savaş bölgesilden gelen bir mülteciydi. Bu tehdit algısının bir sonucu olarak, geri dönenlerin cihatçı şebekelere girişleri halinde yargılanma eşiğinin düşürülmesi ve cihatçı ağlara mensup veya bunlarla bağlantılı olduğundan şüphelenilen kişilerin kontrol edilmesi ve izlenmesi için yeni mevzuat ya uygulamaya konulmuş ya da önerilmiştir. Bu, küresel cihatçılıkla olası bir bağlantısı olan çatışma bölgelerindeki tüm insanları, yani göçmenleri ve mültecileri güvence altına almanın yolunu açmış.
Irak ve Suriye’de gerçekleşen çatışmalardan dönecek Kanada vatandaşı olan yabancı savaşçılar için, Kanada hükümetleri (hem liberal hem muhafazakarlar) bir dizi yasa çıkarmış (Fejes, 2019). Bunun gibi binlerce örneği var - Almanya, Fransa, İngiltere vs. Onlara şimdilik girmeyeceğim. Asıl soru: Yabancı savaşçıların dönesi terör saldırılarının gerçekleşme olasılığını artırıyor mu?
Braithwaite ve Chu’nun (2018) çalışması bu konuda şimdilik yeterli. Yine de 2020 yılına kadar genişletilmiş bir çalışma daha iyi olabilir. Neyse. Yazarların 3 hipotezi var.
H1: FF'nin yurt dışında devam eden iç çatışmalara katılımı, ülke içinde (yabancı savaşçının vatandaşı oldukları ülkelerde, artık buna ana ülke-home country diyeceğim) terör şiddetindeki artışla ilişkilidir (Braithwaite ve Chu, s.1642)
H2: FF'nin yurt dışındaki iç çatışmalarda kazanan isyancıların tarafında yer alması, ana ülke içinde terör şiddetindeki artışla ilişkilidir.
H3: FF'nin yurt dışındaki iç çatışmalarda mağlup olmuş isyancıların tarafında yer alması, ana ülke içindeki terör şiddetindeki azalma ile ilişkilidir.
Hipotez 2 ve 3’ün arkasındaki varsayım şu: İsyancıların bozguna uğratıldığı durumlarda (veya kaybetme sürecindelerse), yurt dışındaki çatışma bölgesinden çıkmanın daha zor olacağını düşünülüyor. Örneğin: Birleşik Tacik Muhalefeti’nin ve 1992'de hükümete karşı mücadelelerinde onlara katılan İslamcı köktenci Afgan FF'lerin kaderini ele alalım. Savaş isyancıların yenilgisiyle sona erdiğinde, Tacik hükümet güçleri muhalefet hareketine sempati duyan ve muhalif hareketle işbirliği yaptığından şüphenilen kişileri ya tutukladı ya da öldürdü. O dönem oluşan baskı, tutuklamalar ve süikastler ,lkeden çıkışlarını zorlaştırdı. Sonuç olarak: FF’ler ancak savaş alanlarından çıkıp evlerine dönerlerse terör riskini artırıyorlar (Braithwaite ve Chu, s. 1643-1644)
Yazarlar hipotezlerini test etmek için birden fazla veri seti kullanıyorlar. En önemli ikisi Global Terrorism Database ve Correlates of War veri setleri. Global Terrorism Database terör saldırılarının kodlanması, Correlates of War da 330 sivil savaştaki yabancı savaşçıların varlığını saptamak için kullanılmış (1945 yılından 2006’ya kadar). Bağımlı değişkenleri “Terrorism At Home”, basitçe ana ülkede t yılında gerçekleşen terörizm sayısı (GTD kullanılarak). Bağımlı değişkenleri basit olay sayıları olarak ölçüldüğü ve tüm değerlerin sıfır veya pozitif bir tam sayı biçiminde olduğu göz önüne alındığında, modellerini analiz etmek için olay sayım (event count) yöntemini kullanmışlar.
Argümanlarının ana açıklayıcı unsurunu yakalamak için bir dizi bağımsız değişkeni operasyonelleştiriyorlar: "FF'lerin içinde olduğu devam eden çatışmaları” anlayabilmek için iç savaşları kodluyorlar (Uppsala/Peace Research Institute Oslo Armed Conflict Data Set); İkinci olarak FF’lerin katıldığı iç savaşları izole ediyorlar (Correlates of War verisi ile lags w/ffs; lags without/ffs); iç savaşların gerçekleştiği alanları kodluyorlar ve nasıl sonuçlandığını kodluyorlar(spatial lag: rebel victory with FFs, rebel defeat with FFs); üçüncü olarak iç savaşların devam ettiği yılları kodluyorlar; dördüncü olarak demokrasileri ve demokrasi olmayanları kodluyorlar; beşinci olarak “Logged gross national income” değişkeni ile de ekonomik gelişmişlik seviyesini; altıncı olarak logged population” değişkeni ile toplam nüfusu; yedinci olarak “Income inequality” ile ülke içi gelir dağılımını ve son olarak “Devlet başarısızlığı”nı Political Instability Task Force verilerinden alınan dört devlet başarısızlığı göstergesinin toplamıyla ölçerek kodluyorlar. Son olarak Soğuk Savaş dönemini ve ana (yabancı savaşçıların vatandaşı olduğu ülkeler) ülkelerde devam eden çatışmaları kodluyorlar.
Sonuçların Tartışılması
Tablo 2 çok açık bir şekilde hipotezlerini doğruluyor. Model 1, devam eden savaşlarda FF’ler varsa, ana ülkelerde terörizm riskinin doğrudan artacağını gösteriyor. Model 2’de yabancı savaşçıları içeren iç savaşlara iki mekansal gecikme (spatial lag) değişkeni etkleniyor: "FF'lerle isyan zaferi" ve "FF'lerle isyan yenilgisi". Bu model, Hipotez 2 ve 3'ün ilk testini sağlıyor. 2'den 4'e kadar olan modellerde, mekansal gecikme değişkenleri, yurt dışında herhangi bir çatışmanın olmadığı ve devam eden çatışmalarla karşılaştırıldığında, yurt dışında sona eren çatışmaların etkisini göstermektedir (basitçe savaşlar bitmiş durumda). FF'leri de içeren isyancıların zaferiyle sonuçlanan yurt dışındaki iç çatışmalar, ana ülkede terörizmin artmasıyla ilişkilendiriliyor. Aynı zamanda, yurt dışındaki FF çatışmalarında isyancıların yenilgilerinin, içeride terörizmin azalmasıyla ilişkili olduğunu görüyoruz. Bu iki bulgu, hipotez 2 ve 3’ü doğruluyor.
Elbette, yalnızca bir parametrenin tahmininine ve istatistiksel önemine güvenmek genellikle zor. Yazarlar tahminlerin her biri ile ilişkili önemli etkilerin bir özetini sunuyor. Özet şöyle: Model 1 ve 2'de temel açıklayıcı değişkenlerimizin her birinin boyutundaki standart sapma artışıyla bağlantılı olarak beklenen terörist saldırı sayısındaki ortalama yüzde değişimini belirliyorlar. FF'leri içeren küresel olarak devam eden çatışmaların sayısındaki standart sapma artınca, ana ülkede beklenen terör saldırılarının sayısında yüzde 74'lük bir artışla ilişkili (Model 1). FF'lerin dahil olduğu yurt dışındaki iç çatışmalarda isyancıların zafer oranlarındaki standart sapma artışı, ülke içindeki (kendi yurtlarında, home country) terörizm düzeyinde yüzde 11'lik (Model 2) bir artışla ilişkilidir. FF'lerin dahil olduğu yurt dışındaki iç çatışmalarda isyancıların yenilgi oranlarında standart sapma artışı, ülke içindeki terör düzeylerinde yüzde 11'lik (Model 2) bir düşüşle ilişkilidir (s. 1649-1654).
Ayrıca hipotezlerde test edilen ana ilişkiler, küresel olarak bölgeleri kontrol ettiğimizde de geçerli. Model 4'te ayrıca “Sahra Altı Afrika”, “Asya” ve “Orta Doğu ve Kuzey Afrika”daki gözlemleri izole eden üç yeni değişkeni de dahil ediliyor. Bu modelde, hariç tutulan kategorimiz Avrupa ve Amerika'daki gözlemleri kapsıyor. Terörizm düzeyinin Avrupa ve Amerika'da tipik olarak daha yüksek olduğunu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da benzer olduğunu ve Sahra Altı Afrika'da ve Asya'nın büyük bir bölümünde biraz daha düşük olduğunu görüyoruz (“Sahra Altı Afrika, 2010 yılından sonra çok fazla terör saldırısı görmeye başladı. 2006 yılında duran bir analiz için şu an yanlış :)”).
Yukarıdaki tablo FF'lerin yurtdışındaki iç çatışmalardan çıkışından kaynaklanan terör sorunlarının doğası değinmiyor. Bu anlamamız için ek testlere ihtiyacımız var. Yazarlar bu bağlamda özellikle yeni nesil terör saldılarının ortaya çıkmasındaki süreçlere ve hali hazırda devam eden terör saldırılarının süreçlerine odaklanıyorlar. Bunun için iki ek test geliştirmişler. İlk testte, negatif binom modelinin (ZiNB) sıfır şişirilmiş (zero-inflated) bir versiyonunu kullanıyorlar. ZiNB'nin avantajı, iki farklı süreci aynı anda modelliyor. Modelin sayı kısmı, sıfırdan farklı ilave terörist saldırı sayıları gözlemleme olasılığını tahmin eder. Modelin şişirilmiş (inflated) kısmı, sıfır saldırı gözlemleme olasılığını tahmin ediyor. Bu iki modeliden ilki mevcut terörizm sorunlarını şiddetlendiren, ikincisi yeni terörizm sorunları yaratan faktörlere ilişkin kanıt sağlayan model olarak sunuyorlar (Braithwaite ve Chu, s.1652).
Tablo 3’te bu modelin sonuçlarını görüyoruz. Bu örnekte, FF'lerin sırasıyla isyancıların zaferi ve yenilgisiyle sonuçlanan yurt dışındaki iç çatışmalara ne zaman dahil olduğunu belirleyerek, iki temel değişkenin mekansal gecikmeli versiyonlarını gösteriyorlar (Rebel victory w/FFs, rebel defeat w/ffs). İlk modelde (5), ne çatışma zaferi ne de yenilginin istatistiksel olarak anlamlı bir katsayı verdiğini gösteriyor (.0527, -0.030, istatiktisel olarak anlamlı değil). Bu şu demek: yurt dışında sona eren iç savaşların ve buna bağlı olarak mevcut yabancı savaşçı sayısındaki değişimin, ülke içinde devam eden terörizm ve buna bağlı olarak gerçekleşen terör saldırılarının sayıları üzerinde fark edilebilir bir etkisi yok. Yani ne iç savaşların sona erişi (1-0) ne de bu savaşların bitişiyle gerçekleşen yabancı savaşçı sayılarındaki değişim, devam etmekte olan terörizm sorunu/saldırılarındaki şiddeti arttırıyor veya azaltıyor. Buna karşılık olarak, ikinci sütundaki sonuçlar her iki değişkenin de (Rebel Vic/Rebel Defeat) sıfır terörist saldırı gözlemleme olasılığı üzerinde istatistiksel olarak anlamlı etkileri olduğunu gösteriyor. Görece yakın ülkelerdeki FF'leri içeren iç çatışmalarda isyancıların zaferleri, sıfır terörist saldırı olasılığının azalmasıyla ilişkili (-22.527**). Aynı zamanda, bu çatışmalardaki isyancıların yenilgileri, sıfır saldırı olasılığının artmasıyla ilişkili (2.2687). Diğer bir deyişle, mevcut FF sayısı geri döndükleri ülkelerdeki yeni terörizm (sıfır terörist saldırısıyla ters ilişkili) sorunlarının başlangıcını etkilediği görülüyor.
SONUÇ
IŞİD, 2015 yılına gelindiğinde en az sekiz ülkede bir bağlı kuruluşlar ağına genişlemişti. Şubeleri*, destekçileri ve bağlı kuruluşları, sözde halifeliğinin sınırlarının ötesine çeşitli saldırılar düzenledi. Örneğin Ekim ayında IŞİD'in Mısır bağlantılı bir Rus uçağını bombalayarak 224 (Metrojet Flight 9268) kişiyi öldürdü. 13 Kasım'da Paris'te düzenlenen bir dizi eşgüdümlü saldırıda 130 kişi öldü, 300'den fazla kişi yaralandı. Haziran 2016'da, Florida'nın Orlando kentinde bir gece kulübünde IŞİD'e destek sözü veren bir silahlı adam en az dört düzine kişiyi öldürdü…
Aralık 2017'ye gelindiğinde, IŞİD halifeliği, en büyük iki mülkünü -Irak'ın ikinci büyük şehri Musul ve Suriye'nin kuzeyindeki sözde başkenti Rakka - ve topraklarının yüzde 95'ini kaybetti. Irak Başbakanı Haydar El Abadi 9 Aralık 2017'de Irak'ta İslam Devleti'ne karşı zafer ilan etti. Ancak IŞİD hâlâ takipçilerine ilham veriyor ve New York dahil dünyanın her yerinde saldırılar gerçekleştiriyordu. 2018'de, IŞİD'e karşı seferin odak noktası, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak bilinen ABD destekli Suriyeli Kürtler ve Araplar koalisyonunun (çoğunluğunu YPG oluşturuyor) kademeli olarak IŞİD'in kilit konumlarını ele geçirdiği doğu Suriye'ye kaydı. SDG, Türkiye'nin Kürt (SDG= mevzilerine yönelik saldırılarının dikkatini başka yöne çekmesinin ardından Kasım 2018'de saldırısını kısa bir süreliğine askıya almıştı. 14 Aralık'ta SDG, Hacın kasabasını ele geçirdi. Hajin'in düşüşü IŞİD topraklarını Fırat Nehri boyunca Irak sınırına yakın birkaç köye indirdi (SDG’nin Suriye’deki İŞİD topraklarına çökmesinden anlayabilirsiniz)
19 Aralık 2018'de Donald Trump, IŞİD'in yenildiğini ilan etti ve Suriye'de SDG'yi destekleyen 2.000 Amerikalı askerinin tamamının geri çekti. Ancak SDG taarruzunu sürdürdü ve Şubat 2019'da son durak olan Bağuz'da IŞİD güçlerine yönelik son kuşatmayı başlattı. Bağuz 23 Mart 2019'da düştü ve halifeliğin herhangi bir toprak üzerindeki iddiasını resmen sona erdirdi.
Türkiye’ye gelelim… 2015-2016 yılları arası Türkiye *İŞİD terörü* ile tanışmıştı. O zamanları net hatırlıyorum. Bu yıllar İŞİD’in en çok zafer kazandığı ve en geniş topraklara sahip olduğu yıllardı (Ongoing Conflicts w/FFs and Winning the current war). Dahası, İŞİD failleri arasında Türkler vardı. 19 Mart 2016 İstanbul Taksim saldırısını gerçekleştiren Gaziantep nüfusuna kayıtlı Mehmet Öztürk’tü, 2016 yılında Gaziantep’te polislerin İŞİD hücre evinde baskın yaptığı kişiler Mehmet Kadir Cebael ve Muhammed Şerif’di… Aileleri cesetlerini almaya gelmedi. 15 Kasım 2015 Gaziantep saldırısının faili Halil İbrahim Durgun’du. Bu kişiler bir şekilde örgütle bağlantıya geçmiş ve İŞİD’in görece başarılı olduğu zamanlarda Türkiye’de terör suçu işlemişlerdi. Tabii ki bu kişilerin İŞİD’in ele geçirdiği topraklara gidip eğitim alıp almadığını bilmiyoruz. Lakin yukarıdaki araştırma 2017 yılına kadar uzanan bir çalışma olsaydı, kesinlikle bir şeyler çıkacağını düşünüyorum.
Okumak isterseniz:
İŞİD: https://www.wilsoncenter.org/article/timeline-the-rise-spread-and-fall-the-islamic-state
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-47678882
Mike G. Fejes (2018): Returning foreign fighters: the law and
implications for Canadian national security policy, Canadian Foreign Policy Journal, DOI:10.1080/11926422.2018.1530125.
Teemu Tammikko (2018): The Threat of Returning Foreign Fighters: Finnish
State Responses to the Volunteers in the Spanish and Syria-Iraq Civil Wars, Terrorism and Political Violence, DOI: 10.1080/09546553.2018.1445892.
Braithwaite, A., & Chu, T. S. (2018). Civil Conflicts Abroad, Foreign Fighters, and Terrorism at Home. Journal of Conflict Resolution, 62(8), 1636–1660. https://doi.org/10.1177/0022002717707304.
Leduc, R. (2021). The ontological threat of foreign fighters. European Journal of International Relations, 27(1), 127–149. https://doi.org/10.1177/1354066120948122
President Barack Obama’s address to the nation, September 10, 2014. Accessed online: http://www.whitehouse.gov/blog/2014/09/10/president-obama-we-will-degrade-and-ulti mately-destroy-isil.