(1) Japonya-Güney Kore İlişkilerindeki Sorunlar: Çözülenler ve Çözülemeyenler.
"Rahatlatıcı Kadınlar", Sakhalin Adasındaki zorla çalıştırılan ve Atom bombasından kurtulan Koreliler.
Bu yazının girişinde Japonya’nın işgallerini tek tek anlatmama gerek yoktur diye düşünüyorum; lâkin kısa bir hatırlatma yapalım. Japon İmparatorluğu, genişleme politikalarına başladığında ilk önce Kore’yi işgal etti (1905 ve 1910 yılında resmen ilhâk etti) ve oradan Mançurya’ya doğru genişlemeye başladı. İkinci Dünya Savaşı yaklaştıkça Çin’e, Endonezya’ya, Malezya’ya, Vietnam’a, Burma’ya ve Filipinler’e asker çıkarıp İmparatorluk ideallerini gerçekleştirmeye getirmeye devam ettiler. Bu işgaller, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya’yı Asya ülkeleri gözünde nefret edilen bir aktör haline getirdi. Savaştan sonra Japonya bu ülkelerin çoğuyla ilişkilerini normalleştirebilmek için çok çabaladı ama Japonya’nın imajı, belki de, anime yaygınlaşana kadar hiçbir zaman tamamen düzelmedi. İşgal ettiği ülkeler arasında en çok sorun yaşadığı ülkeler ise Çin ve Güney Kore oldu. Bu yazıda sadece Güney Kore ile yaşadığı sorunları anlatacağım ve açıklayacağım.
Japonya, 1910 yılında Kore’yi tamamen himayesi altına aldığında Kore popülasyonuyla ilgili ilk sorunun tohumları atıldı. Kore’nin kötü yaşam koşulları ve Japon fabrikalarının emek ihtiyacı nedeniyle yüz binlerce Koreli Japonya’ya taşındı. İkinci Dünya Savaşı başladığında Japonya, Korelileri zorla askere aldı ve Japonya’nın işgal ettiği yerlerdeki madenlerde (Sakhalin) ve Japonya anakarasına zorla çalıştırmaya gönderdi. Korelilerin taşındığı şehirler arasında Nagazaki ve Hiroshima da vardı. İkinci Dünya Savaşı devam ederken Japonya, Korelilerden sadece Japonya anakarası ve Sakhalin adasındaki madenlerde zorunlu olarak çalışmasını istiyordu, aynı zamanda Koreli kadınların seks kölesi olarak Japon erkeklerin zevkleri için hizmet etmesini istiyordu. Japonlar ele geçirdiği ülkelerdeki kadınları zorla seks kamplarına yolladılar ve savaş boyunca tecavüz ettiler.
Rahatlatıcı Kadınlar (Seks Kölesi Kadınlar)
Savaş bittiğinde Japonların yaptığı Kore halkı & kadınlar üzerinde büyük travmalar bıraktı ve Japonya Kore’ye yaşattığı bu sorunu çözmek için ekstra çaba sarf etmek zorundaydı. Maalesef bu sorunun çözümü hiçbir zaman her iki tarafında istediği şekilde sona gerçekleşmedi. Resmi olarak Japonya, San Francisco Barış Antlaşması (1951) ve 1965 tarihli Japonya ve Kore Arasındaki Temel İlişkiler Antlaşması aracılığıyla Güney Kore'ye savaş sonrası borçlu olduğu tüm ulusal ve bireysel düzeydeki tazminatları ödediğini savunan bir pozisyon benimsedi. Güney Kore hükûmeti 1990'lara kadar Japonya'nın bu görüşüne katılıyordu. Ancak 1980'lerin sonlarında Güney Kore'nin demokratikleşmesi sonucu hükûmet dışı aktörlerin sayısı artıkça daha önceden yapılan anlaşmalar sorgulanmaya başlandı. 1965 Anlaşması'na yol açan bazı diplomatik belgelerin kamuoyuna açıklanması bu konudaki en önemli dönüm noktası oldu. 2005 yılında Güney Koreli bir sivil toplum kuruluşunun (STK) açtığı dava sonucunda anlaşmaların içeriği kamuoyuyla paylaşılmak zorunda kaldı. Bunu takiben, Kore'deki Kore-Japonya Diyalog Belgelerinin Açıklanmasının Ardından Takip Tedbirleri Ortak Komitesi 1965 müzakerelerinde seks kölesi kadınlar, Sakhalin'de zorla çalıştırılan Koreli işçiler ve atom bombası mağdurları konularının aslında anlaşmada yer almadığını teyit etti. Bu gelişmelerin ardından Güney Kore hükûmeti, davanın sonucu ortaya çıkan bütün yasal sorumlulukları resmi olarak Japon hükûmetine bildirdi. Güney Kore hükûmetinin bu tutumuna rağmen, Japon hükûmeti tüm yasal tazminatları tamamladığına dâir resmi tutumunu kararlılıkla sürdürdü ve 'ahlaki sorumluluklarını' üstlendiğini düşündüğü mağdurlara bir miktar destek sağlamaya devam ettiğini iddia etti.
Peki Japonya neler yaptı? Bu pozisyonu neden savunuyor? Öncelikle seks kölesi yapılan kadınları konuşalım. Aşağıdaki grafik, 1990'ların başından bu zamana kadar bahsettiğim üç konu hakkında Güney Kore basınında yapılan haberlerin sayısını gösteriyor. Seks köleliğine zorlanan kadınlar sorununun diğer iki konuya kıyasla medyanın çok daha fazla ilgisini çektiği açıkça görülüyor.
2013’te yapılan bir ankette Korelilerin %42’si seks kölesi kadınlar sorununun Japonya-Kore ilişkilerindeki en önemli sorun olduğunu söylemiş. Bu oran sadece 1 yılda %71.6’ya çıkmış.
İki ülke arasında Rahatlatıcı Kadınlar sorununu çözmek için gerçekleştirilen girişimin başarısız olmasının temelindeki anlaşmazlık, sorunların çözümü için kurulan sivil toplum örgütlerinin ve vakıfların milliyetçilik temelinden tamamen ayrışmasından geliyor. Seks kölesi olmuş kadınların haklarını aramaya başlayan hareketlerin ilk aşamalarında Japon ve Güney Koreli sivil toplum grupları arasında kurulan güçlü bağlar, tazminat hareketi için önemli bir güç sağlamıştı. Japon sivil örgütleri savaş sonrası uzlaşmalara ilişkin pişmanlık ve sorumluluk duygusuyla hareket etmişti. Bu nedenle, Japon İmparatorluğu’nun Asyalı kadınlara yönelik şiddetine ilişkin eleştirel bir duruş sergilediler (Jung, 2001: 163-166)1. 1990'ların başında Japonya'daki Rahatlatıcı Kadın hareketi, çeşitli küçük ve yeni grupların yanı sıra büyük ve yerleşik grupların (örneğin, Yong Kadın Hristiyan Derneği (YWCA) ve Asyalı Kadınlar Derneği) önceliğinde kuruldu. Ayrıca, zainichi Kore örgütleri (örneğin, Kore Rahatlatıcı Kadınlar Meselesini Araştırma Derneği ve Uri Yeoseong Ağı), Japon örgütleri (örneğin, Japonya'nın Savaş Sonrası Sorumluluğunu Netleştirme Derneği) ve Kore-Japonya ortak örgütleri de harekete katıldı. Japon sivil hareketi evrensel değerleri paylaşıyordu - geçmiş üzerine düşünme, savaş sonrası için sorumluluk duygusu ve kadın hakları - ve Koreli sivil hareketle dayanışma içindeydi (Jung, 2001: 163-166). Hareket Japonya içinde ilgi gördükçe, çok sayıda entelektüel hareketin etrafında birleşti ve bu konu hakkında Japon kamuoyunda farkındalık oluşmaya başladı. Sonuç olarak, Japon hükûmetine karşı açılan davaların sayısında hızlı bir artış oldu. 1945'ten 1980'lerin sonuna kadar geçen 45 yıllık dönemde sadece sekiz dava açılmışken, bu sayı 1990 ve 1993 yılları arasında 23'e yükseldi (Nakayama vd., 2015: 208-209).
Bu noktadan sonra kadınların haklarını arayan hareket çok büyük bir hata yaptı. Ekim 1993'te Jeongdaehyeop’tan2 Yi Mi-kyong (daha sonra Ulusal Meclis üyesi seçilmiştir) sorumluların cezalandırılması çağrısında bulundu (Violence against Women in War Research Action, 2013: 136). Bazı Japon sivil toplum grupları bu taleplerin Japon İmparatoru'nun suçlanmasına yol açacağından endişe etti ve 1965 Japonya-Güney Kore Antlaşması'nı yasal sorumluluğun sonu olarak kabul eden muhafazakar bir duruşa kaymaya başladı. Sonuç olarak, iki ülke arasındaki dayanışma azaldı. Ardından Japon hükûmeti 1995 yılında 'ahlaki sorumluluğu' üstlenmek için bir jest olarak sivil destekli AWF örgütünü kuracağını açıkladı. Bu hareket iki ülkedeki STK'lar (The Asian Women's Fund) arasındaki ayrışmayı daha da derinleştirdi (Shin, 2010: 234). Jeongdaehyeop da dahil olmak üzere Koreli sivil kuruluşların çoğu, AWF'yi Japon hükûmetinin 'yasal sorumluluktan' kaçmasının bir aracı olarak görmeye başladı, zira mağdurlar için doğrudan mali tazminat yalnızca Japon vatandaşlarının bağışlarından geliyordu (Kim ve Sohn, 2017: 84). Ayrıca, Koreli sivil toplum kuruluşlarının ideolojik bir tutum benimsemesi ilişkileri aşırı derecede yıprattı. Koreli STK'ların pozisyonu öncelikle Japon karşıtı milliyetçiliğe dayanıyordu; dolayısıyla, köleliğe zorlanan kadınları Kore'yi zorla sömürgeleştiren Japon emperyalizminin kurbanları olarak görüyorlardı. Buna karşılık Japon STK'ları feminizm, insan hakları ve savaş karşıtı pasifizm gibi daha evrensel ideolojilerin peşinden gidiyordu (Choi, 2015: 98-106). 2015 yılında Kore-Japonya Seks Köleleri Anlaşması yoluyla Japonya Koreli kadınlara yardım etmek istedi; ancak Güney Kore toplumu Japonya’nın çabalarını pek de sıcak karşılamadı. Hatta Güney Kore halkı, Japon desteğini tamamen boykot etti. Özellikle, 2015 anlaşmasından sonra kurulan Uzlaşma ve İyileştirme Vakfı, Güney Kore hükûmetinin fonu kendi bütçesiyle değiştireceğini açıklamasının ardından fiilen geçersiz kılındı ve vakıf 2019 yılında feshedildi. Seks kölesi kadınlar davası, Japonya'nın tazminat politikasının sadece hukuki değil ahlâki düzeyde de başarısız olduğunu gösterdi.
Sorunun çözümüne odaklanmak, savaştan etkilenen kadınlara yardım etmek yerine meseleyi Japon karşıtlığı çizgisine getirmek Jeongdaehyeop ve diğer sivil toplum kuruluşları için varlıksal sorunlar yarattı. Mayıs 2020'de, hayatta kalan ve seks köleliğine zorlanmış birkaç kadından biri olan Yi Yong-su, Kore Konseyini eleştirdi; bu Güney Kore toplumu içinde şiddetli tartışmalara neden oldu. Yi, Kore Konseyinin, birçoğu yaşlanan ve adalete kavuşamadan ölme tehlikesiyle karşı karşıya olan mağdurların çıkarlarını temsil etmekte başarısız olduğunu, STK aktivistlerinin kişisel kazanç peşinde koştuğunu ve bu nedenle bazılarının kariyer politikacıları haline geldiğini iddia etti (Lee, 2020). Ayrıca, Lee Myung-bak yönetiminde dışişleri ve ulusal güvenlikten sorumlu eski baş sekreter olan Chun Young-woo, Kore Konseyi'nin seks kölesi kadınların haklarını desteklemeyi değil, kendi çıkarlarını gözetmeyi amaçladığını iddia etmiştir. Chun, Noda yönetimi sırasında Japonya'nın Saito önerisini (rahatlatıcı kadınlar müzakere önerisi) Koreli STK liderlerine açıklamaya çalıştığında Kore Konseyinin yasaların üstünde hareket ediyormuş gibi davrandığını düşünmüş ve aslında kadınların sorunlarını önemsemediğini ifade etmiştir (Toyo, 2020).
Sakhalin İşçi Kampları
Milliyetçi örgütlenmenin bütün söylemi kontrol etme eğiliminde olduğu seks kölesi yapılan kadınlar meselesinin aksine, uluslararası bir örgüt olan Kızılhaç, Sakhalin'deki zorla çalıştırılan Koreliler ve Koreli atom bombası kurbanları meselelerinin çözümünde önemli bir rol oynadı. Her iki vakada Japon hükûmeti Kızılhaç'a kamu üzerinden fon sağlamış ve fonlar çok fazla tartışma olmaksızın mağdurlara dağıtılmıştır. İnsanlık ve tarafsızlık ilkeleri nedeniyle Kızılhaç, Güney Kore ve Japonya arasındaki siyasi ve tarihi çatışmaların etkilerinden nispeten uzak kalmıştır. Sonuç olarak, Uluslararası örgütün politik çatışmalardan uzak olan yapısı, gerçekçi desteğin sağlanması ve sonuç olarak mağdurların ihtiyaçlarının başarılı bir şekilde karşılanması için güçlü bir arka plan oluşturmuştur. Ayrıca, Japon (Güney Koreli değil) sivil toplum kuruluşlarının bu sorunların çözümünde daha aktif olduğunu belirtmek gerekir.
Japon hükûmetinin Sakhalin zorla çalıştırma programlarının (bundan böyle Sakhalin işçi kampları) Koreli mağdurlarını mali olarak desteklemeye yönelik faaliyetleri 1989 yılında Güney Kore Kızılhaçı'na bağlı bir Özel Refah Merkezi'nin açılmasıyla başlamıştır. Japonya'nın desteği yasal bir tazminattan ziyade, zor durumda olan Sahalin Korelilerine yardım etmek için insani bir çabaydı. Başlangıçta Kızılhaç bu insani çabaya dahil oldu çünkü Sahalin Korelileri mülteci olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Dünya Savaşı'nın son mültecileri' (Kyunghyang Shinmun, 1986) ya da 'İkinci Dünya Savaşı'nın tek mültecileri' olarak anılıyorlardı. Kore ve Japon Kızılhaçları, Sakhalin'de Güney Korelileri Desteklemek için Ortak İşbirliği Organı’nı (bundan sonra Ortak İşbirliği Organı olarak yazacağım) kurdu; bu kuruluş Sakhalin Korelilerinin mülteci olmalarını önlemek amacıyla Kore'ye kalıcı olarak geri dönmelerini destekledi. O zamandan beri Kore Kızılhaçı, Sahalin Korelilerinin Güney Kore vatandaşlığı almalarına yardımcı olma sürecini koordine etme ve ülkelerine güvenli bir şekilde dönmeleri için onlara yardım sağlama sorumluluğunu üstlenmiştir. Kızılhaç'ın çabaları sayesinde 2000 yılında Sakhalin Korelilerinin geniş çaplı şekilde ülkelerine geri dönüşü mümkün olmuştur. Toplam 489 hane Ansan Gohyang köyüne yerleştirilmiştir. Ortak İşbirliği Organı, 260 milyon dolarlık inşaat fonu ve kira bedelinin ödenmesini yönetti. Toplamda 17.299 Sakhalin Korelisi 1989 ile Mart 2018 arasında geçici olarak, 3.770'i ise 1995 ile Mart 2018 arasında kalıcı olarak Kore'ye geri dönmüştür. Ortak İşbirliği Organı ayrıca geri dönen 7.270 kişiye Sakhalin'de geride kalan aile üyelerini ziyaret etmeleri için destek verdi.3
Japonya merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan Sakhalin'de Alıkonulan Korelilerin Dönüşü Derneği (bundan sonra Kore Derneği olarak yazacağım) Sakhalin Korelileri sorununu çözmeyi amaçlamış ve Sakhalin Korelilerinin Kore'ye dönüşünü teşvik etmek için faaliyetlerine Güney Kore ve Japon hükûmetlerinin konuya ilgi göstermesinden çok önce başlamıştır. Bu örgüt, 1950'lerde Japonya'ya dönmelerine izin verilen Japon vatandaşlarıyla evli Sakhalin Korelileri tarafından kurulmuştu. Japonya'da, mağdurlar tarafından işletilen sivil gruplara ek olarak, Sakhalin Korelilerinin geri dönüşünü desteklemek amacıyla birkaç Japon sivil grubu da kurulmuştur. Örneğin, Sakhalin'de Alıkonulan Korelilerin Geri Dönüşü ile İşbirliği Yapan Eşler Derneği (bundan sonra Eşler Derneği olarak yazacağım) 1973 yılında kurulmuş ve geri dönüş hareketini ve Kore Derneği'nin faaliyetlerini desteklemiştir. Japonya Barolar Birliği'nin desteğiyle Eşler Derneği, 1975 yılında Japon hükûmetine karşı Sakhalin davasının açılmasında önemli bir rol oynamıştır. Dava, 14 yıl süren yasal süreç boyunca ilgi odağı olmuş ve Sakhalin'deki Kore meselesinin daha geniş Japon toplumuna duyurulması için bir fırsat haline gelmiştir (Ota, 2018: 70). Dava 1989 yılında geri çekilmiştir; ancak Japonya Dışişleri Bakanlığı kısa süre sonra ülkelerine geri dönmek isteyen Sakhalin Korelilerinin Japonya'ya girişine izin vermiştir. Dolayısıyla geri dönüş, Japon sivil toplum örgütleri ve Japon avukat örgütleri ittifakı için büyük bir zafer olmuştur. Zor kazanılan bu zafer, Temmuz 1976'da Sahalin Korelilerine çıkış izni vermeyi reddeden Sovyetler Birliği hükûmeti tarafından engellenmiştir (Miyata, 1981). Dönüm noktası 1987 yılında Japonya-Sovyetler Birliği ikili ilişkilerinin gelişmeye başlamasıyla geldi. Liberal Demokrat Parti liderlerinden Hara Bunbe ve Sosyalist Parti liderlerinden Igarashi Gojo konuyu Japon parlamentosuna taşıdı ve gerekli desteği elde etti. Bu iki kişi sayesinde Japon hükûmeti 1994 yılında geri dönenler için konut ve sağlık evi inşa etmek üzere 31 milyon dolar harcamaya karar verdi. Japon hükûmeti tarafından sunulan tazminat tedbirleri mağdurların tüm taleplerini yansıtmasa da, göç etmeye zorlandıkları ve Sahalin'de geçirdikleri sefil bir hayatın ardından nihayet Kore'ye dönme fırsatı elde ettiler (Sun ve Ji, 2013: 97).
Kızılhaç ve Atom Bombası
Konunun başlığına bakınca aklınıza gelen ilk sorunun “Koreliler ve Atom bombasının ne alakası var a*” olduğunu biliyorum. O yüzden açıklamama izin verin. Gönüllü olarak veya zorla Kore’den Japonya’ya giden/sürülen Koreliler Japonya’nın çeşitli bölgelerine yerleşti ve bunlar arasında atom bombası atılan Hiroşima ve Nagazaki şehirleri vardı. Japonya, hiçbir sorumluluğu ve kendisini bağlayan bir anlaşma olmamasına rağmen, atom bombasından etkilenen Korelilere yardım yapmayı kabul etti. Başlangıçta Japon hükûmeti 1989 ve 1990 yıllarında Kore Kızılhaçı aracılığıyla yılda 405.000 dolarlık geçici bir fon sağladı. 1991 ve 1993 yılları arasında da neredeys 38 milyon doları Kore Kızılhaçına hibe etti ve Kore Kızılhaçı Atom Bombası Yardım Merkezi veya diğer bir adıyla Özel Yardım Merkezi’ni kurdu. Mağdurlar, Japonya’nın verdiği parayı yetersiz buldu ama yapılan yardımı hiçbir zaman reddetmedi. 2002 yılında Japonya eski tazminat sistemini ilga etti çünkü eski tazminat sistemi denizaşırı (yani Kore’ye dönen) mağdurlara herhangi bir yardım yapmıyordu.
Koreliler, Özel Yardım Merkezi’ne başvurup gerekli belgeleri verdikten sonra Japonya’nın sağladığı fondan faydalanabiliyordu; lâkin bir sorun vardı. Gerekli belgeleri götürebilmek için Japonya’ya uçmaları gerekiyordu ve bazı engelli mağdurlar bunu gerçekeştiremiyordu. 2008’de bu zorunluluk ortadan kaldırıldı ve doğrudan Kore üzerinden başvuruyu serbest bıraktı. Son zamanlarda Güney Kore'de, Kore Atom Bombası Mağdurlarını Destekleme Özel Kanunu (29 Mayıs 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir) ve Sakhalin Korelilerini Destekleme Özel Kanunu (26 Mayıs 2020 tarihinde yürürlüğe girmiştir) gibi yasal hükûmler mağdurların desteklenmesi için yasal bir zemin sağlamıştır. Dolayısıyla, Kore toplumunun bu tür mağdurların desteklenmesi için hem Japonya hem de Güney Kore'den gelen ikili finansmanı memnuniyetle karşıladığını belirtmek gerek. Koreli atom bombası mağdurlarına tazminat ödenmesiyle ilgili bazı sorunlar devam etse de, Japon hükûmetinden gelen kamu fonları 1980'lerin sonlarından bu yana Güney Kore toplumunda oldukça sorunsuz bir şekilde karşılanmıştır.
Seks kölesi edilmiş kadınlar sorunuyla ilgili hareketlerde, mağdurlara yardım faaliyetleri çoğunlukla Güney Kore'de bulunan kadın hakları aktivistleri tarafından yürütülmüştür. Bu Koreli STK'ların çoğu, seks kölesi yapılmış kadınlar sorununa sadece bir kadın hakları meselesi olarak değil, aynı zamanda milliyetçi bir siyasi mesele olarak da yaklaştı. Sonuç olarak, milliyetçiliğe yapılan bu çağrı Güney Kore ve Japonya arasında birçok diplomatik çatışmayı teşvik etmiştir. Ayrıca, seks kölesi yapılmış kadınlar sorununu bir kadın hakları sorunu olarak ele alma eğiliminde olan Japon STK'ları ile bu sorunu bir ulusal gurur meselesi olarak ele almakta ısrar eden Güney Koreli STK'lar arasındaki dayanışmayı da derinden sarsmıştır.
Buna karşılık, siyasi tarafsızlığıyla bilinen uluslararası bir örgüt olan Kızılhaç, hem Sakhalin'deki zorla çalıştırma hem de atom bombası kurbanları sorunlarının çözümüne nezaret etmiştir. Kızılhaç'ın temel ilkelerine göre, ulusal şubeler yerel yasalara uyarken, örgüt bütünlüğünü korumak için bağımsız kalmalıdır. Burada bağımsızlık, siyasi tarafsızlığını koruması ve faaliyetlerini yürütürken yerel hükûmetin siyasi, ideolojik ve ekonomik müdahalelerine direnmesi anlamına gelmektedir (International Committee of the Red Cross, 2015: 52, 55) Kızılhaç'ın Japon ve Kore hükûmetleri tarafından mağdurlar için tahsis edilen fonların işleyişinde bu ilkelere uyduğu söylenebilir. Sakhalin'de işçi kampları ve Koreli atom bombası mağdurları meseleleri Güney Kore toplumunda seks kölesi kadınlar meselesi kadar ilgi görmemiş olsa da, bu meselelerin çözümü için çalışan STK'lar nihayetinde mağdurlar için daha geniş bir gerçekçi destek yelpazesi elde etmiştir. Bu iki konunun çözüm çabaları büyük ölçüde Japon STK'lar tarafından yürütülmüş ve Güney Kore ile Japonya arasındaki dayanışma sabit kalmıştır.
Ekstra okuma için: Lee, Jun Young, Yeon Joo Kim, and Ji Young Kim. “What Determines the Relative Success of Different War Compensation Policies? Comparing Three Unresolved Compensation Issues between Japan and South Korea.” Japanese Journal of Political Science 23, no. 4 (2022): 313–32. doi:10.1017/S1468109922000214.
Jung JS (2001) Hyeondaeilbonui Sahoeundongnon (Social Movement Theory in Modern Japan). Seoul: Nanam
Askeri Cinsel Kölelik Nedeniyle Askere Alınan Kadınlar için Kore Konseyi
https://en.wikipedia.org/wiki/Sakhalin_Koreans#Improving_relations_with_Japan